29 Eylül 2012 Cumartesi

3. YAŞ

    Dünyaya 3 yıl önce gözlerini açan küçücük güzel oğluşumun yaş gününü kutladık...



     O badem gözler her geçen yıl daha da anlamlı bakıyor. Her geçen yıl kendi olma yolunda ilerliyor. Her geçen yıl küçücük dünyasına yeni yaşantılar ekleniyor. Yeni yaşında bu yıl hayatına giren en önemli şey anaokuluna başlaması olsa gerek. Okul maceramızdan bahsetmiştim. 


      Bu yıl da canım oğlumun doğum gününü evimizde kutladık. Arkadaşlar ve ailemizle birlikte! İşte pastamız:


    Çocuklar büyüdükçe doğum günleri de daha bi şenlikli daha bi olaylı oluyo. Oyuncak kavgaları, pasta parmaklamalar, ağlaşmalar, gülmeler, koşmalar, gelen hediyelere verilen tepki çeşitlilikleri vs...



 İşte ailemiz:


İşte arkadaşlarımız:






          Canım oğlum büyüdükçe anne olarak yapmak istediklerim, yapamadıklarım, herşeyin yolunda gidip gitmediğine dair sorgulamalarım, dünyaya getirdiğimiz güzel yavrunun yaşamını iyileştirmek adına üzerimdeki sorumluluklarım giderek artıyor. Daha önce bahsettiğim işimle ilgili durumum, Cumartesi Pazar oğlumla vakit geçirmek isterken çalışıyor olmam her geçen gün daha da  içimde sıkıntıya sebep oluyor. Bir an önce kurtulmak istiyorum. Daha fazla oğlumla vakit geçirmek istiyorum. Ben mutlu olayım ki o da mutlu olsun istiyorum. O hep gülsün istiyorum. Onu çok seviyorum..






27 Eylül 2012 Perşembe

OKUL MACERAMIZ

       Şimdi okullu olduk!

      Demirimiz 18.09.2012 tarihinde 3. yaşını doldurdu. Bundan 1 gün önce de Anaokulunda okula başladı. 3 yıllık çocuklu hayatımızın en stresli 10 gününü herhalde bu süreçte yaşamış oldum. Stres nedenlerim çok fazla! Kafamda okadar çok soru belirdi ki!

     1. Canım oğlum ilk defa evden farklı bir ortamda uzun süre vakit geçireceği için yıpranır mı?
     2. Çocuğumu oraya götürüp bıraktığımda kendini terkedilmiş hisseder mi?
     3. Okula alıştırma sürecinde nelere dikkat etmeliyim?
  4. Ben merkezcilğin doruklarını yaşayan oğlumun arkadaşlarıyla oyuncak paylaşmaması durumunda öğretmenin yaklaşımı nasıl olur? Ya saldırgan davranışını pekiştirir de kişiliğinin temeli saldırgan olarak atılırsa!  
     5. Kendi kendine uyuyabilecek mi?
   6. Zaten yemek yedirmede sıkıntı yaşadığımız oğlum orada kendi kendine yemek yeme alışkanlığını kazanabilecek mi?
     7. Sorularına cevap verecekler mi?
     8. 19 çocuğun bulunduğu bir sınıfta yeteri kadar ilgilenebilecekler mi?
     9. Ağladığında onu teselli edecek birileri olacak mı?
    10. Tuvalet eğitimini tamamlamadığı için diğer çocuklar arasında garip karşılanır mı?
    11. Ya öğretmenini sevmez de okuldan temelli soğursa?
    
     İşte tüm bu sorular kafamı kurcalarken neler yaşadık biraz bahsedelim. Öncelikle okula alışma sürecine bakarsak beklediğimden çok çok rahat oldu. Okula yazılmadan önce görüşmeye gittiğimizde Demiri okuluyla tanıştırmıştık zaten. Okulun bahçesindeki park ve hayvan heykelcikleri çok hoşuna gitmişti. Okula gideceğini orada oyunlar oynayacağını öğretmeniyle tanışacağını bikaç gün öncesinden hep konuşmuştum. Okul çantasını ve ihtiyaç olan malzemelerimizi de birlikte aldık. Çantasını kendisi beğendi.


Demir daha ilk gününde vedalaşma sahnesinde "hadi anne görüşürüüüüz" diyerek beni şaşırttı.

      
        Öğretmenine teslim ettim ve sınıftan uzaklaştım. İşte o an yaşadığım stresi anlatamam. Gözyaşlarımı durdurmak gerçekten çok zor oldu. Biraz bahçede oturduktan sonra izin günüm olduğu için eve döndüm. Her an telefon çalar da "oğlunuz çok ağlıyor gelin" diyecekler diye yüreğim pır pır etti. Öğlen almaya gittiğimde merdivenlerde öğretmenine "görüşürüz öğretmenimmm hoşçakaaal" dediğini duyunca çok rahatladım. " İlk hafta yarım gün dursun" dedi öğretmeni. Öyle de yaptık. 3.gün hastalandı. Ateşlenince Perşembe ve Cuma okula gidemedi. Çarşamba gününe kadar geçen 3 günde okula bırakırken hiç problem yaşamadık. Kısa sürede toparlanınca Pazartesi günü başladığımız yere geri döndük ve yine okulumuza gittik.Dedemizi beklerken durum buydu:


        Bu hafta artık okulda uyuma denemeleri başlayacaktı. Pazartesi günü öğretmeni uyutmak için baya bi uğraşmış fakat uyumamış. Okulu aradığımda da isterseniz bugün alın yarın tekrar deneriz dediler.Okuldan aldıktan sonra yavrukuş evde uykuya daldı tabiki:)O uyurken ben de nevresim takımını almaya gittim.. Uyandığında yatacağı nevresim takımıyla kendisini tanıştırdım. "Annecim bunları okul yatağın için aldık. Artık okulda uyuyabilirsin. Bunlar senin vs" gibi cümlelerle okulda uyuyabilirsin fikrine alıştırmış olduk. Ertesi gün uyumuş.

       Sorularımın büyük bi çoğunluğunun cevabını 6 günlük okul sürecinde almış oldum. Fakat herşey yukarda anlattıklarım kadar toz pembe değildi. Evde de sıkıntı konumuz olan yemek yememe davranışı okulda da aynen devam etmiş. Hiçbir şey yemiyormuş. Bu duruma canım çok sıkılıyor. Öğretmeni dün isterseniz çantasına evde içtiği sütten koyabilirsiniz. Hiç bir şey yemiyor çünkü demiş. Bu gün çantasına sütünü koyup okuluna gönderdim.

      Canım oğlum hiç sorunsuz sabahları uyanıyor ve okuluna koşarak gidiyor. Fakat şunu farkettim. "Okulda güzel güzel yemeklerini ye tamammı annecim?" dediğimde "hayır ben okula gitmiycem" diyor. Yemek konusu nasıl bir problem oluşturuyorsa kafasında! Bu konuda da uzman kişilerden yardım almayı düşünüyorum.

      Diğer bir konu da Benmerkezcilik. 2,5 -4 yaş arasındaki çocuğun en önemli özelliği dünyadaki herşeyin kendisine ait olduğunu düşünmesi. Bu krizi de en çok oyuncak oynarken yanına başka bir çocuk yaklaştığında görebiliyoruz. Oyuncağının elinden alınmasına karşı çok öfkeli davranabiliyor Demir Bey. İlk gün paylaşma kavgası yapmış. 2. gün öğretmenine bu konuyu sormak için okula gittiğimde çok ayrıntılı bilgi veremedi ama zaman zaman problem oluyormuş. Zamanla alışacak dedi.

        Tuvalet konusunda da kocaman bir adım attı Demircik! Geçtiğimiz Cumartesi günü ilkkez kakasını tuvalete yapmış. Ben haftasonu çalıştığım için bu olaya şahit olamadım. Bizim için çok büyük bir adım. Akşamları da ara ara tuvalete oturuyor. Ama henüz çişle tanışamadık.

        Dün ve bugün bırakırken de yardımcı bir meslek lisesi öğrencisinin sınıflarında çocuklarla ilgilendiğini gördüm. Sayı biraz fazla olunca herhalde öğretmene yardım etmek için geldi. Bu da güzel tabi.

        Dün akşam da eve okulda yaptıkları bir el baskısı çalışmasını göndermişler. Çok hoşuma gitti. İşte bu;


          Bakalım ilerleyen süreçte neler olacak şimdilik yaşadıklarımız bunlar. Evde her istediği yapılan minikkuşum şimdi kurallarla tanışıyor. Anneciği de sürekli onu düşünüyor. Her gün stres içinde yavrukuşunu bekliyor. Bitanecik oğlum benim...


5 Eylül 2012 Çarşamba

GEÇEN 1 YIL

     Evet bugün 05.09.2012 Çarşamba...

    1 yıldır yoğun bir temponun içerisinde olan bendeniz yine bloğunu boşlamak zorunda kaldı. Peki niye bu kadar uzun süredir yazamamıştım. Öncelikle daha önce hiç bahsetmediğim eğitimimden ve çalışma hayatımdan başlamak isterim. 2003 Pamukkale Üniversitesi Felsefe bölümü mezunuyum.2004 yılında yine Pamukkale Üniversitesi Eğitim Bilimlerinde Tezsiz Yüksek Lisans yaparak formasyon aldım. 2004-2005 Eğitim öğretim yılndan bu tarihe kadar da Dershanelerde Rehber Öğretmen olarak görev yapıyorum. Yaklaşık 9 yıldır Dershaneciyim.9 yıl boyunca birçok eğitime katıldım. MEB'in açtığı Rehberlik sertifika programını tamamladım. Yaratıcı Drama Eğitimi aldım. vs vs...Aldığım maaştan bahsetmiyorum bile çünkü devlette çalışan bir öğretmenin maaşının yanına bile yaklaşmıyor. Dershanede öğretmenlik yapan arkadaşlar çok iyi bilirler bir dershane öğretmeninin Cumartesi Pazar tatil yapma lüksü yoktur. Pazar günü tatil yapma lüksü ise sadece sevgili öğrencileri yaz tatiline girdiği zamandır. Pazartesi günü dinlenebileceği tek gündür.

       Geçen yılın niye daha yoğun olduğuna dönelim. Artık bu tempoya ayak uydurmakta zorlanan bendeniz bir gazla KPSS'ye girmeye karar verdi ve KPSS dershanesine yazılarak sınava hazırlandı.1 yıl boyunca iş çıkışında bir dershaneden diğerine koştu.Haftanın 4 günü evine akşam 10.00'da ulaşabildi. Tek tatil günü olan Pazartesi günü de akşam saatinde kursa gitmek zorunda kaldı. Canından çok sevdiği oğluşunu sadece akşamdan akşama günde 1 saatçik görebildi. Bu koşturmacada sınava nasıl hazırlandı diyeceksiniz? Gün içersinde yoğunluğun az olduğu çalışma zamanlarında elinden geldiğince bakmaya çalıştı. 7 temmuz 2012 tarihine kadar bu şekilde devam etti.(Sınav tarihi)

        Bukadar çabaya değdimi? Değmedi tabiki çünkü sınavdan 75 aldı. 75 puanı birçok branş için atanmaya yeterken benim bölümüm için çok zordu. YETMİYORDU. 85 ve üzeri almak gerekiyordu. Geçen sene seçim öncesinde Rehber öğretmen olarak atanma şansı verilen Felsefe Grubu Öğretmenlerine bu sene öyle bir hak tanınmamıştı.(PDR Mezunu arkadaşlar bu hakkın 3. öncelikle bize verilmesine şiddetle karşı çıksalar da ben bu işi hakkıyla yaptığımı düşünüyorum. Psikolojik danışmanlık kısmına hiç bir sözüm yoktur fakat Rehber Öğretmenlik konusunda kesinlikle bu düşüncelerine katılmıyorum.)

       Atanamayacağımı bile bile bu hafta tercih yapacağım. Bu yıl nasıl geçer bilmiyorum ama artık bişeyleri değiştirme zamanı geldi. Öncelikle canım oğlum için sonra ailemiz için farklı bir yola gireceğim kesin. Dershane hayatımın son yılını yaşamak istiyorum. Kendimi makine gibi hissediyorum. Sürekli yorgun ve uykusuzum. Umarım ileride bu yazıyı okurken "kendimi boşuna hırpalamışım boşuna üzülmüşüm oysa herşey ne kadar da güzel oldu" diyebilirim.

23 Eylül 2011 Cuma

CANIM OĞLUM 2 YAŞINDA!



Ve Demir'imizin 2. yaş gününü de sevinç içerisinde kutladık:)
Canım oğlum bir kaç gün önceden pasta üflücez mi diye sormaya başladı. Çünkü bendeniz tarafından "oğlumun yaş gününü kutlucaz, pasta üflücez" şeklinde alıştırma cümleleri kurulmuştu.
Sabah pastamızı aldık. Alışverişlerimizi yaptık. Yine destek ekibimizle birlikte evde hazırlıklara koyulduk. Annem ve Mehtap yengesi mutfakta yiyecekleri hazırladılar. Ben ve Ayşe yengemiz evin toparlanması ve temizliğiyle ilgilendik. Babamız da yardım etti.Dayılarımız çocuklarla ilgilendiler.
Bu doğum günümüzde aramızda Demir'in kuzeni olarak Küçük Rüzgar da vardı.(Türker abimin oğlu)Arkadaşları aradık. Bi kaç arkadaşımız katılamadı. İlk yaş günündekinden daha az sayıda kişiyle doğum günümüzü kutladık. Bu sefer ekibimizde kimler mi vardı? Hemen sayıyorum:Tabiki Annem, Babam, Abilerim ve eşleri, Küçük Rüzgarımız, Erim'imiz, Doğuş&Seçil, Kubi&Burçin ve oğulları Doruk, ilerleyen saatlerde de oğlumun Nurcan teyzesi ve oğlu Emre.
Çekirdek kadro ve dostlar toplaşmış olduk.
Demir sabırsızlıkla pastayı bekledi. Pastayı gördüğünde de "İyi ki doğduuun Demiiiirrr" şeklinde şarkıya başladı:)Üfledik ve afiyetle yedik.













Bu doğum günümüze oyuncaklar damgasını bastı. Hatta doğum gününden bi kaç gün önce hediyelerimiz geldi.Dedesi araba şeklinde bisiklet aldı. Türker Dayısı oyuncak masa üstü bilgisayar aldı. Babası alet çantası aldı. Seçil Müzik kutusu aldı. İlker dayısı Adidas eşofman takımı aldı.Burçin pijama takımı aldı. Nurcan teyzesi kazak aldı. Oğluşumuz da çok mutlu olduuu:)





Oğlumun 1. yaş gününden itibaren gelişiminden biraz bahsedersek.
Ağzındaki diş sayısı şuan:14 tane. Fakat üstteki 2 köpek dişi de ucunu gösterdi. onları da sayarsak 16 tane dişimiz var.
Birinci yaş gününden 2 ay süre sonra yürümeye başladı.(ilk yürüme videosunu paylaşmıştım.)
Şuan kilosu 15 civarında bu haftaki doktor kontrolünden sonra net olarak yazabilirim.
Sayıları saymayı 4,5 ay önce öğrendi. 10'a kadar sayıyordu. Şuan 20 ye kadar sayıyor. 20den sonrası Pepe'den öğrendiği kadarıyla 20, 30, 40, 50 şeklinde gidiyor. Bu arada Pepe TRT Çocuk'ta yayınlanan çizgi film ve Demir bu çizgi filmi gözünü kırpmadan seyrediyor.
Söylediği bazı parçalar da var: Canım Annem(Pepeden), Mini mini bir kuş, Bir küçücük aslancık gibi...Bi ondan duysanız! Canım annem'i söylerken videoya aldım. onu da eklerim:)
Sözcük dağarcığı baya iyi. Hemen hemen tüm sözcükleri kolayca telafuz edebiliyor. Cümle kuruyor. Yaptığı şeyleri anlatıyor. Ör:Annecim ne yapıyosunuz? dediğimde; "Bis babamla oturuyoruz, oyuncaklarla oynuyoruz."gibi..."Anneeem" diyerek kucağıma atlıyor sarılıyor. "Hadi koş annesi, hadi koş babası" en çok kurduğu cümlelerden biri:)Annaneeeem diyerek anneannesiyle sarılıyor. Dedesiyle top oynuyor. Karşı apartmandaki kişilere ismini söyleyerek seslenip "Napıyosuun" diyor. öR: Nilgün Napıyosuuun? İsmet Napıyosuun?:)) Kişilerin fotoğraflarını gösterdiğimizde isimlerini söyleyebiliyor. Olumsuz cümleleri de kurabiliyor. Ör: "Yemek yemicem". "Hayır bıcı yapmıcam."gibi...
Dışarıdan Evimizin olduğu sokağa girdiğimizde "Evimize geldiiiik" diyor.
Geriye dönük yaptığımız şeyleri kolay kolay unutmuyor.
Kalemi geriden avuçlayarak tutuyor. Birşeyler karalıyor. Bazen düzgün tuttuğunu da görüyorum.
Tüm bunları anlatmamın sebebi yaşadığımız bu güzel zamanları bi kaç sene sonra hafızamızda daha rahat canlandırabilmemiz. Ve oğlum büyüyüp de okuduğunda geçmişine yönelik merak ettiği soruların yanıtlarını daha kolay bulabilmesi. Eğer bu yazıyı okuyorsanız ve bize ne bunlardan diyorsanız zaten tüm bunları kendim ve oğlum için yazıyorum.:)Kaybolmasını istemediğim için internette! Eğer siz de birer anne ya da babaysanız belki geçmişinizden izler bulursunuz ve biraz olsun eskiye dönüp anılarınızı canlandırabilirsiniz. Biliyoruz ki her çocuk birbirinden farklı ve her çocuk mükemmeldir.
Canım oğlum seni çok seviyorum ve daha nicee doğum günleri kutlamayı diliyorum. İyi ki varsın İyi ki bizimlesin. Seni çok seviyoruz...

8 Ağustos 2011 Pazartesi

İlk adım

Ah ne zormuş o ilk adımı atmak:)
Yavrukuş aylarca emekledikten sonra bir yerlere tutunarak ayakta durmaya başladı. Sonra ellerini bırakıp tutunmadan ayakta durmaya başladı. Sonra tutunmadan durma süresini uzatmaya başladı.Sonra destek alarak adım atmaya başladı. Sonra bir güüüün destek almadan yürümeye başladı.İşte o gün dünyanın en mutlu küçük yavrukuşu oldu. Sonra o gün biz de en mutlu anne baba olduk. Sonra o gün elimizdeki dandik telefonla ilk adımlarını çektik. Sonra paylaştık:)
Yavrukuş ilk kez yürüdüğünde 14 aylıktı ve bundan sonra hep koştu:)

3 Ağustos 2011 Çarşamba

İlk Yaş Günü


Yavrukuş bugün tam 22 ay 18 günlük...(2. yaş günü gelmeden 1. yi yazayım dedim artık:))



Oğlum ilk doğum gününü evimizde kutladı. Tabiki ailemiz ve sevdiğimiz arkadaşlarımızla birlikte. Doğum gününde bulunan kişileri aileden arkadaşlara doğru sayarsak: Annem, babam, babaannem, ilker abim ve eşi Mehtap ve oğulları Erimkuş; Türker Abim ve eşi Ayşe; Kuzenim(teyze kızı) Nurcan ve oğulları, Mert ve Emre; arkadaşlardan Kubi, Burçin ve oğulları Doruk;Seçil ve Doğuş;Emre, Elvan ve oğulları Efe;Semra ve Hakan ve tabiki Demir ben ve babamız...24 kişi 18 eylül 2010 akşamı evimizde toplaştık:)





Kuzenim ve annem yiyecek ve içecekleri ayarladı. Ben ve eşim Demir'in giyim kuşam ve pastasıyla ilgilendik. Oğluşumuzu giydirdik, masamızı kurduk, misafirlerimiz de gelince 1 yaşımıza cümbür cemaat girmiş olduuk...



Demir 1 yaşındayken henüz yürümüyordu. Evde çocukların arkasından sağından solundan emekleyerek bütün gece gezindi durdu:)



Doğum günlerinin en eğlenceli kısmı olan hediyeleri açma bölümü, yavrukuştan daha çok anneyi mutlu eden bölümdür. Bunu bütün anneler bilirler:) Özellikle de kıyafetse gelen hediyeler daha bir mutlu olurlar. Bizim de hediyelerimizin büyük çoğunluğunu kıyafetler oluşturuyordu. Dayılarımız Demir'in mutluluğunu daha çok düşünmüş olacak ki sadece onlar oyuncak almışlardı:)



Ev ortamında insan sayısının fazla olması acaba Demir'i olumsuz etkiler mi dedim ama yavrukuşun doğum günü sorunsuz bir şekilde atlatıldı. Herhangi bir gerginlik ya da ağlama krizi yaşamadan geceyi atlattık.
İyi ki doğdun bebeğim seni çok seviyoruz...

23 Mart 2011 Çarşamba

Duygusalanne bu gün çok duygusal


Uzun bir aradan sonra bu gün beni yazmaya iten şey dün akşam oğlumla yaşadığımız o çok yoğun duygusal anlar olsa gerek...
Demir bu gün tam 18 ay 5 günlük. Tarihlerin 22.03.11'i gösterdiği gün ise 18 aydır süren, Demir'le bağlılığımızın en güçlü göstergesi olan emzirme sürecini sonlandırdığımız gün oldu.
Uzun süredir bu duruma kendimi hazırlamaya çalışıyordum fakat birden kesmemimizin sebebi önümüzdeki hafta çıkacağımız bir yolculuk oldu. Eşimle beraber 3 günlüğüne Kıbrıs'a gidecektik. Boya şirketi hedefleri tutturan müşterilerini böyle bir organizasyon yapıp ödüllendirmişti. Özgür de gidelim deyince kafamda ilk beliren şey Demir oldu. Önümde çok fazla seçenek yoktu. Bana bırakılırsa bu süreci sanırım sonlandıramıyacaktım ve tatil bahane olur diyerek doktorumu aradım. Bi kaç ay önce doktorum artık sütü kesebilirsin mesajını zaten vermişti. Ne kadar emse okadar iyi diye düşündüm hep ve erteledim. Dediğim gibi bir yandan da artık vakti geliyor diyerek kendimi hazırlamaya çalıştım. Doktorum kararlı olmamı ve eğer gideceksem buna hemen başlamamı söyledi. Çünkü hem benim yokluğum hem de emmemek Demir açısından hiç iyi olmayacaktı. Ama dün akşam anladım ki buna ne ben ne de Demirim hazır değilmiş.
Dün öğle aramda eve gittiğimde son kez emzirdiğimim farkındaydım. Ve nasıl bırakıcam diyerek ağlamaya başladım. Bütün gün bunu düşündüm. Bikaç arkadaşımla da durumu paylaştım. Hepsi bu konuda beni cesaretlendirmeye çalıştı. Artık karar verilmişti ve dönüşü yoktu. Kafam karmakarışıktı.
İş çıkışı doktorumun verdiği ilacı aldım. Akşam eve gittiğimde artık emzirmeyecektim. Oğlum "meme memeee" diyerek yanıma yaklaştığında öncelikle "artık meme bitti annecim" diyebildim sadece. Israr etmeye başlayınca kendimce bir yöntem buldum. Evde bulduğum bantlardan göğsüme yapıştırdım ve Demir'e "bak annecim artık pis oldu" deyip gösterdim. Göğsüme bakıp "pis pis" diyerek onayladı. Yatıncaya kadar bu şekilde her meme istediğinde bir yandan konuşup bir yandan da göğsümü gösterdim. Gece uykusunda aradığı saatler ise çok trajikti benim için. Gece uyandığında emzirmemek ve onu sakinleştirmeye çalışmak çok zordu. Bir yandan ben, bir yandan Demir ağladı. Bütün gece ağlayıp ağlayıp durduk oğlumla. Bana bakıp "anne" deyip kolumu sevişini dokunuşunu hatırladıkça ağlıyorum. Zaten emzirirken hep bana sarılır bir eliylede kolumu sever. Şimdi ise sadece kucağımda tutup emzirmeden aynı pozisyonda duruyorum ki benden koptuğunu düşünmesin.
Annem de bu süreçte çok gerildi. Annem de benimle kalmıştı. O da hep yanımızda oldu. Demir'in durumuna çok üzüldüğünü görebiliyorum. Umarım önümüzdeki bi kaç günü kolaylıkla atlatabiliriz. Çok zor durumda kalırsam ve Demir hala duruma alışmamış olursa Pazar günü yolculuğa Demir'i de almayı planlıyorum.
Şuan iş yerindeyim ve kafamda hala yaşadıklarımız var. Canım oğlum seni çok seviyorum. 18 ay 4 gün boyunca seni hep anne sütüyle besledim. Yüzlerce kez kucaklaştık. Şimdi süt emmesen de ben hep senin yanındayım ve daha binlerce kez kucaklaşıcaz...

19 Şubat 2011 Cumartesi

Çok ara vermişim.

Uzun zaman geçti yazmadım. Üşengeçlikten midir? Vakit bulamamaktan mıdır? Bilmiyorum. Demir tam 17 aylık. En kısa zamanda, geçen 7 ayda neler oldu özetlemek istiyorum. İlk yaş günüyle başlasam hiç fena olmaz:) Görüşürüz...

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Su güzelmiş

Yavrukuşun denize girme deneyimi...
Yazlığa gidersiniz. Giderken yanınıza anneanne ve dede alırsınız. Onlar Demir'i besleyip yatırırlar. Yavrukuş uyurken siz yüzersiniz. Yavrukuş uyanır. Güneş kremi sürülür. Kaptığınız gibi sahile inersiniz. Biraz gölgede oturtup etrafa alışmasını sağlarsınız.

Suyun sıcaklığını kontrol ettikten sonra suya girersiniz. Kucağınızda tutarken önce ayaklarını sonra da vücudunu yavaş yavaş sokarsınız. Başlarda buruşan surat deniz simitine oturduktan sonra ayakların serbest kalmasıyla birlikte gülücüklerle renklenir.


Sonra yavrukuşu suyun içersinde sağa sola gezdirirken bir yandan siz de keyiflenirsiniz.


Üşümesinden korkunca yavaş yavaş sudan çıkarırsınız. Havluyla güzelce kuruladıktan sonra bezini bağlar, kıyafetlerini giydirirsiniz.

Böylece ilk su deneyimi mutlu bir şekilde tamamlanmış olur.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Demir 11 aylık



Demir bu gün tam 11 aylık...

Son yazılanlardan sonra neler mi oldu?

Öncelikle artık yeni evimizdeyiz. Düzenimiz yavaş yavaş oturmaya başladı. Minikkuşun yatağı artık kendi odasında. Gece uyuyamadığı zamanlarda tabiki soluğu annesinin yanında alıyor.

Yavru geçen ay bu gün ilkkez annesinden uzak zamanlar geçirmeye başladı. Çünkü bendeniz işe başladı. Gündüz anneannesiyle birlikte. İlk hafta çok zor geçti. Akşam eve döndüğümde beni gördüğü zamanki mutluluğunu görmek gözlerimi yaşarttı.

Küçük dişçik artık diğer küçük dişçiklerle birlikte takılmaya başladı. Üst önde 4 diş altta 2 diş olmak üzere toplamda 6 diş oldu.

Pisiyi, toplarını, lambayı, tavşanı, ''Nerde oğlum?'' diye sorduğumuzda eliyle ya da kafasıyla bakarak göstermekten büyük keyif alıyor. Özellikle lambayı gösterirken artık ''baa'' diye seslenmeye başladı. Ağlarken bilinçli olarak mı söylüyor henüz anlayamadım ama annneeee diye ağlıyor. Pisiye pısi, Ayşe'ye doğrudan Ayşe diyor. Hatta Ayyyyyyyyyşeeeeeeeeeee şeklinde uzatıyor. Ve henüz ne söylemeye çalıştığını anlayamadığımız birçok kelime ağzından dökülmeye başladı.



Şarkı söylediğimizde oynarkenki sevimliliğiniyse anlatamam. Kendi de şarkı söylemeye çalışıyor.


Bay bay yaparken küçük parmaklarını sallayışı ayrı bir güzel.

Yavrukuşun ilk denize girme deneyimi de 8 Ağustos 2010 olarak tarihe geçti. Bu tarihten önce ise sadece ayaklarını suya değdirmekle yetinebildik çünkü suyu gördüğünde ağlamaya başlıyordu. Çok ısrarcı davranmadık ve yavaş yavaş denize alıştırdık.

Katı gıdalar ana öğünü olsa da anne sütü almaya devam ediyor. Çalışmaya başlamadan önce gündüzleri de emen yavrukuş artık sadece akşamları emebiliyor.

Emeklemeye başlayalı ise daha bir hafta oldu. Bir hafta öncesine kadar yuvarlanarak hareket ediyordu. Artık bazen yuvarlanıp bazen emekliyor.

Birlikte top oynamaya bayılıyoruz. Topları atarken bir yandan da attıııı diyor.



Birbirinin içine geçen bardak şeklindeki kapları ağzına koyup ses çıkardığında sesin yankılanması çok hoşuna gidiyor. Bunu önce bir kaç kez ben göstermiştim. Şimdi aynı şeyi kendisi yapıyor.

Bebekken işkenceye dönen banyo seansları artık çok keyifli hale geldi. Hatta sudan çıkardığımızda geri dönebilmek için yaygara koparmaya başladı.

Parktta salıncaklara bindiğinde inmek istemiyor. İndirmek durumunda kaldığımız zamanlar yine bir yaygara koparıyor.

Her geçen gün yeni şeyler öğreniyor. Yaptıklarını izlemek çok keyifli.

Çok mutlu bir bebeklik geçiren yavrukuşun yaşına girmesine çok az kaldı.

Hepimiz onu çok çok çok seviyoruz.

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Taşınma


Taşınmak ne zor. Hele küçük bir oğlunuz varsa. Hala etraf darma duman. Eşyalar evimizde fakat biz evimizde değiliz. Çünkü su ve elektiriğimiz henüz açılmadı. Geçici bir süre için annemlerdeyiz. Yazacaklar birikti. Demir'in marifetleri arttı.

15 Haziran 2010 Salı

Yavruyla tatil


''Bu sıcak günlerde oğluşumuzla nasıl tatil yaparız?'' düşüncesi kafamızı kurcalıyor. Ben ki geçen yaz denize sadece bir kaç kez girebilmiş olmanın mutsuzluğuyla yaşarken, bu yıl da 9 aylık bir yavruyla deniz kenarında nasıl takılınır bilmemekteyim. Yavruyu 1 gün boyunca dışarıda nasıl avutur da nasıl doğru düzgün bakabilirim bilmiyorum. Eğer deneyimleyebilirsem günü nasıl geçirdiğimizi de anlatırım. Tatil dediğim de zaten tek bir güne sığmak durumunda. İş güç yüzünden tabiki. Eğer izin ayarlayabilir de uzun bir tatil yapabilirsek zaten sorun olmayacaktır. Çünkü barınacağımız mekan oğlumuzun ihtiyaçlarının büyük bir çoğunluğunu karşılayabilecektir.
Şu an hayalini kurduğumsa deniz kenarında suyun sesini dinleyerek güneşlenirken, bir yandan da buz gibi biramı yudumlayabilmek...

28 Mayıs 2010 Cuma

Diş göründü

     Demir tam 8 ay 10 günlük.

     Sonunda beklediğimiz küçük beyaz dişçik göründü.

   Son  3 gündür verdiğimiz tüm ek gıdaları reddeden, sadece anne sütüyle karnını doyuran, gece ağlayarak uyanıp uyumakta güçlük çeken oğlumuzun bu sabah anneannesi tarafından keşfedilip, iş görüşmesinden huzursuz gelen annesine verdiği bu güzel haberi güne damgasını vurmuş oldu. Birden yaşanan stresli günün tüm sıkıntıları unutulup yüzlerde güller de açılmış oldu.

   28 Mayıs 2010 da oğlumuzun ilk dişinin çıkış tarihi olarak kayıtlara geçti. 

    Diş çıkarma bi bebek için ne kadar zor bir süreçmiş. Yavrukuşun aylardır eli ağzında, damaklarını sürekli bir yerlere sürterek kaşımak istiyordu. Zaman zaman geceleri elleri ağzında ağlayarak uyanıp, kendi kendine söylenerek derdini anlatmaya çalışıyordu. Böyle durumlarda bizim yaptığımız, ya ağzına jel sürmek ya da emzirerek rahatlatmak oluyordu. 3. seçenek ağrı kesici ateş düşürücü şurup vermek olsa da bu seçeneği pek kullanmadık.

     İnanca göre dişi gören kişi bebeğe hediye alır. Anne de dişi gören kişiye hediye alır. Bu durumdan anneannemiz çok memnun. Bakalım hediyemiz ne olacak...

     Not: Görsel bebekdefteri.com'dan

    

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Demir 8 ay 7 günlük...





    8 ay nasıl geçti? Ben hiç anlamadım. Özetle Demirimiz neler yaptı hafızaları zorlayalım. 

   İlk günler uyuyan uyanan, emen tekrar uyuyan Demirimiz, onu görmeye gelen misafirlerimizle şenlendi.

    Demirimizin göbeciğinin düşüşü, beklediğimiz ilk önemli olaydı. Beklenen düşüş 5. günde gerçekleşti. Göbeciğinin düşüşünün ardından ilk banyosu yapılmak üzere ortam hazırlandı. Ne zormuş bu banyo işi. Ben dokunmaya korktuğum için bu  işi annem ve bi akrabamız birlikte yaptılar. O esnada bana düşen görev, ilk banyoyu kameraya almak oldu. Demir bey banyo sırasında ne mi yaptı? Ortalığı ayağa kaldırdı. Özellikle başı yıkanırken çok ağladı. Böylece 23 Eylül 2009, hayata 5 gün önce gözlerini açan Demirimizin ilk banyo günü olarak tarihe geçmiş oldu. 

    2. önemli olay ''Yarı Kırk''. Bebişler doğumlarının üzerinden 19 gün geçtikten sonra yıkanıp temizlenip dışarı çıkarılırlar. Bir kaç kapı yapılır ve ziyarete gidilen evlerden yumurta, toplanır. Bebişe hediyeler verilir. Biz de tarihler 6.10.2009'u gösterdiği gün bu ziyaretleri gerçekleştirdik. Önce babanneme, ardından amcama ve teyzeme gittik. Aslında bu Demir'in ilk dışarı çıkışı değildi. Daha önce sağlık durumuna bakılması için doktora çıkmıştık. Sarılık durumuna bakılmıştı. Bi problem yoktu.

    Ayın sonlarına doğru Demir'de özellikle akşamüstleri huzursuzluklar başladı. Bunun sebebi de gaz sancılarıydı. Bu huzursuzluk halleri 2. ayda 3 saati bulan ağlamalar şeklinde devam etti. İşte bu zamanların zorluğunu anlatamam. Küçük bebişimizin bitmek bilmeyen ağlamaları 4. aya kadar devam etti. Annem olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Onun sayesinde bu süreci daha rahat atlattık. Annem hep yanımda oldu.

    ''Yarı Kırk '' macerasından sonra ''Kırk Çıkarma'' denilen ikinci gezi zamanı geldi. Yine yıkanıp paklanan bebişimiz dışarı çıkarıldı. Yumurta toplama işine devam. İnanca göre kırkı çıkan bebek artık dışarıya rahatlıkla çıkartılır. Annenin de lohusalık dönemi biter. 

    1. ayda ilk gülüşlerini gösteren Demirimiz 2. ayda etrafı daha iyi görmeye başlamasıyla birlikte gülüşlerini arttırdı.

    İlk bayramını 1. ay evde geçiren minikkuş 3. ayda anneanne ve dedesine bayram ziyaretine gitti. Bu ayda gaz sancıları devam etmesine rağmen ağlamaları azalmıştı. 

    4. ayında, tarihler 26.12.2009'u gösterdiğinde ilkkez düğüne gitti. Kimin düğünüydü? Küçük dayısının. Akşam umarım sıkıntı yaşamayız diye diye düğünümüze gittik. Evden çıkmadan önce güzelce emdi. Akşam için de süt sağdım. Acıktığında sağdığımız sütü verdik. Sonra da davul seslerinin içinde uyudu. Hiç problem yaşamadık. 

    4. ve 5. aylarda çok çok sevimlileşen yavrukuş, etrafla iletişim kuruyor, kahkahalar atıyor, oyunlar oynuyordu. Birlikte fış fış kayıkçı yapmayı çok seviyordu.

    Bu dönemde yavaş yavaş farklı gıdaları tattırmaya başladık. Ana besin kaynağı 6. ayın sonuna kadar anne sütü oldu.

    6. ayında ilkkez fış fış kayıkçıyı söylemeye başladığımda kediliğinden ileri geri hareket etmeye başladı. Bunu gördüğümdeki şaşkınlığımı anlatamam. 7. ayda tapşiniler, müzikle birlikte oynamalar, bi sevimlilikler bi sevimlilikler...

    Beslenme konusunda yaptıklarımızı daha sonra ayrı bir yazıda anlatıcam ama 7. ve 8. ayda meyve pürelerini, sabah yumurta ve peyniri, sebze çorbalarını, yoğurdu denedik. Verdiğimiz besinleri yemeyi 7. ayda genellikle reddetti. 8. ayda biraz daha alıştı. 9. ayın içindeyiz. Dönem dönem günü sadece anne sütüyle geçirebiliyor.

    7. ayda destekle oturmaya başlayan yavrukuşumuz, 8. ayda desteksiz oturabildi. Ama uzun süre değil. Emekleme çabalarında bulunsa da dönerek hedefe ulaşmada daha başarılı. Durduğu yerden döne döne istediği yere gidiyor. 

    Küçük bebişimiz fırlamalıkta çok başarılı olmasına rağmen hala bir dişi yok. Dişini görmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.

    Ayağa kalkma çabası da yok, emekleme de yok henüz,  dönmeye devam ediyor.

    Küçük çenesi açılalı ise çooook oldu. Çıkarmaya çalıştığı sesler ''la la'' ile başladı ''ba ba'' lar, ''de de'' ler, ''te te'' ler. Özellikle sesleri taklit etmeye çalışırken çok komik oluyor. İlkkez öksürük sesini taklit etti. Dedesiyle bunu oyun haline getirdi. Bir dedesi öksürüyor ardından beyimiz. Hatta bazen dedesini gördüğü anda önce öksürüp güldürüyo. Fırlama:)

    Saçları çekmekten , ve toslamaktan çok hoşlanıyor. Ve ayaklarıyla tekmeler atmaktan. Ayağının hep bulunduğu mekanın dışına çıkartmak istiyor. Mama sandalyesinin dışı, Arabasının dışı, yorganın dışı. Fotoğraflarda hep ayak dışarda.

     8 ay 7 gündür, geceleri en az 2 saatte bir  kalkıyor, emiyor ve yatıyor. Geceleri tüm saatleri gördüğüm günler de oldu. Deliksiz 4 saat uykuyu sadece 2 kez yaşadım. Biri 4 gün önce birisi de bi kaç ay önce. Saat sabah 6 küsürleri gösterirken uyanıp 8leri gösterirken tekrar uyuyor. Gece uyuyamadığım için sabah 8'de annem gelip Demir'le ilgileniyor ve ben de 2 saat deliksiz uyuma şansına sahip olabiliyorum. Annem olmasaydı ne yapardım bilmiyorum.

    8 ay 7 günün özeti bu! Aslında içinde tek tek incelenmesi gereken çok konu var. O konulara da zaman zaman değiniriz. Şimdilik bu kadar...