29 Eylül 2012 Cumartesi

3. YAŞ

    Dünyaya 3 yıl önce gözlerini açan küçücük güzel oğluşumun yaş gününü kutladık...



     O badem gözler her geçen yıl daha da anlamlı bakıyor. Her geçen yıl kendi olma yolunda ilerliyor. Her geçen yıl küçücük dünyasına yeni yaşantılar ekleniyor. Yeni yaşında bu yıl hayatına giren en önemli şey anaokuluna başlaması olsa gerek. Okul maceramızdan bahsetmiştim. 


      Bu yıl da canım oğlumun doğum gününü evimizde kutladık. Arkadaşlar ve ailemizle birlikte! İşte pastamız:


    Çocuklar büyüdükçe doğum günleri de daha bi şenlikli daha bi olaylı oluyo. Oyuncak kavgaları, pasta parmaklamalar, ağlaşmalar, gülmeler, koşmalar, gelen hediyelere verilen tepki çeşitlilikleri vs...



 İşte ailemiz:


İşte arkadaşlarımız:






          Canım oğlum büyüdükçe anne olarak yapmak istediklerim, yapamadıklarım, herşeyin yolunda gidip gitmediğine dair sorgulamalarım, dünyaya getirdiğimiz güzel yavrunun yaşamını iyileştirmek adına üzerimdeki sorumluluklarım giderek artıyor. Daha önce bahsettiğim işimle ilgili durumum, Cumartesi Pazar oğlumla vakit geçirmek isterken çalışıyor olmam her geçen gün daha da  içimde sıkıntıya sebep oluyor. Bir an önce kurtulmak istiyorum. Daha fazla oğlumla vakit geçirmek istiyorum. Ben mutlu olayım ki o da mutlu olsun istiyorum. O hep gülsün istiyorum. Onu çok seviyorum..






27 Eylül 2012 Perşembe

OKUL MACERAMIZ

       Şimdi okullu olduk!

      Demirimiz 18.09.2012 tarihinde 3. yaşını doldurdu. Bundan 1 gün önce de Anaokulunda okula başladı. 3 yıllık çocuklu hayatımızın en stresli 10 gününü herhalde bu süreçte yaşamış oldum. Stres nedenlerim çok fazla! Kafamda okadar çok soru belirdi ki!

     1. Canım oğlum ilk defa evden farklı bir ortamda uzun süre vakit geçireceği için yıpranır mı?
     2. Çocuğumu oraya götürüp bıraktığımda kendini terkedilmiş hisseder mi?
     3. Okula alıştırma sürecinde nelere dikkat etmeliyim?
  4. Ben merkezcilğin doruklarını yaşayan oğlumun arkadaşlarıyla oyuncak paylaşmaması durumunda öğretmenin yaklaşımı nasıl olur? Ya saldırgan davranışını pekiştirir de kişiliğinin temeli saldırgan olarak atılırsa!  
     5. Kendi kendine uyuyabilecek mi?
   6. Zaten yemek yedirmede sıkıntı yaşadığımız oğlum orada kendi kendine yemek yeme alışkanlığını kazanabilecek mi?
     7. Sorularına cevap verecekler mi?
     8. 19 çocuğun bulunduğu bir sınıfta yeteri kadar ilgilenebilecekler mi?
     9. Ağladığında onu teselli edecek birileri olacak mı?
    10. Tuvalet eğitimini tamamlamadığı için diğer çocuklar arasında garip karşılanır mı?
    11. Ya öğretmenini sevmez de okuldan temelli soğursa?
    
     İşte tüm bu sorular kafamı kurcalarken neler yaşadık biraz bahsedelim. Öncelikle okula alışma sürecine bakarsak beklediğimden çok çok rahat oldu. Okula yazılmadan önce görüşmeye gittiğimizde Demiri okuluyla tanıştırmıştık zaten. Okulun bahçesindeki park ve hayvan heykelcikleri çok hoşuna gitmişti. Okula gideceğini orada oyunlar oynayacağını öğretmeniyle tanışacağını bikaç gün öncesinden hep konuşmuştum. Okul çantasını ve ihtiyaç olan malzemelerimizi de birlikte aldık. Çantasını kendisi beğendi.


Demir daha ilk gününde vedalaşma sahnesinde "hadi anne görüşürüüüüz" diyerek beni şaşırttı.

      
        Öğretmenine teslim ettim ve sınıftan uzaklaştım. İşte o an yaşadığım stresi anlatamam. Gözyaşlarımı durdurmak gerçekten çok zor oldu. Biraz bahçede oturduktan sonra izin günüm olduğu için eve döndüm. Her an telefon çalar da "oğlunuz çok ağlıyor gelin" diyecekler diye yüreğim pır pır etti. Öğlen almaya gittiğimde merdivenlerde öğretmenine "görüşürüz öğretmenimmm hoşçakaaal" dediğini duyunca çok rahatladım. " İlk hafta yarım gün dursun" dedi öğretmeni. Öyle de yaptık. 3.gün hastalandı. Ateşlenince Perşembe ve Cuma okula gidemedi. Çarşamba gününe kadar geçen 3 günde okula bırakırken hiç problem yaşamadık. Kısa sürede toparlanınca Pazartesi günü başladığımız yere geri döndük ve yine okulumuza gittik.Dedemizi beklerken durum buydu:


        Bu hafta artık okulda uyuma denemeleri başlayacaktı. Pazartesi günü öğretmeni uyutmak için baya bi uğraşmış fakat uyumamış. Okulu aradığımda da isterseniz bugün alın yarın tekrar deneriz dediler.Okuldan aldıktan sonra yavrukuş evde uykuya daldı tabiki:)O uyurken ben de nevresim takımını almaya gittim.. Uyandığında yatacağı nevresim takımıyla kendisini tanıştırdım. "Annecim bunları okul yatağın için aldık. Artık okulda uyuyabilirsin. Bunlar senin vs" gibi cümlelerle okulda uyuyabilirsin fikrine alıştırmış olduk. Ertesi gün uyumuş.

       Sorularımın büyük bi çoğunluğunun cevabını 6 günlük okul sürecinde almış oldum. Fakat herşey yukarda anlattıklarım kadar toz pembe değildi. Evde de sıkıntı konumuz olan yemek yememe davranışı okulda da aynen devam etmiş. Hiçbir şey yemiyormuş. Bu duruma canım çok sıkılıyor. Öğretmeni dün isterseniz çantasına evde içtiği sütten koyabilirsiniz. Hiç bir şey yemiyor çünkü demiş. Bu gün çantasına sütünü koyup okuluna gönderdim.

      Canım oğlum hiç sorunsuz sabahları uyanıyor ve okuluna koşarak gidiyor. Fakat şunu farkettim. "Okulda güzel güzel yemeklerini ye tamammı annecim?" dediğimde "hayır ben okula gitmiycem" diyor. Yemek konusu nasıl bir problem oluşturuyorsa kafasında! Bu konuda da uzman kişilerden yardım almayı düşünüyorum.

      Diğer bir konu da Benmerkezcilik. 2,5 -4 yaş arasındaki çocuğun en önemli özelliği dünyadaki herşeyin kendisine ait olduğunu düşünmesi. Bu krizi de en çok oyuncak oynarken yanına başka bir çocuk yaklaştığında görebiliyoruz. Oyuncağının elinden alınmasına karşı çok öfkeli davranabiliyor Demir Bey. İlk gün paylaşma kavgası yapmış. 2. gün öğretmenine bu konuyu sormak için okula gittiğimde çok ayrıntılı bilgi veremedi ama zaman zaman problem oluyormuş. Zamanla alışacak dedi.

        Tuvalet konusunda da kocaman bir adım attı Demircik! Geçtiğimiz Cumartesi günü ilkkez kakasını tuvalete yapmış. Ben haftasonu çalıştığım için bu olaya şahit olamadım. Bizim için çok büyük bir adım. Akşamları da ara ara tuvalete oturuyor. Ama henüz çişle tanışamadık.

        Dün ve bugün bırakırken de yardımcı bir meslek lisesi öğrencisinin sınıflarında çocuklarla ilgilendiğini gördüm. Sayı biraz fazla olunca herhalde öğretmene yardım etmek için geldi. Bu da güzel tabi.

        Dün akşam da eve okulda yaptıkları bir el baskısı çalışmasını göndermişler. Çok hoşuma gitti. İşte bu;


          Bakalım ilerleyen süreçte neler olacak şimdilik yaşadıklarımız bunlar. Evde her istediği yapılan minikkuşum şimdi kurallarla tanışıyor. Anneciği de sürekli onu düşünüyor. Her gün stres içinde yavrukuşunu bekliyor. Bitanecik oğlum benim...


5 Eylül 2012 Çarşamba

GEÇEN 1 YIL

     Evet bugün 05.09.2012 Çarşamba...

    1 yıldır yoğun bir temponun içerisinde olan bendeniz yine bloğunu boşlamak zorunda kaldı. Peki niye bu kadar uzun süredir yazamamıştım. Öncelikle daha önce hiç bahsetmediğim eğitimimden ve çalışma hayatımdan başlamak isterim. 2003 Pamukkale Üniversitesi Felsefe bölümü mezunuyum.2004 yılında yine Pamukkale Üniversitesi Eğitim Bilimlerinde Tezsiz Yüksek Lisans yaparak formasyon aldım. 2004-2005 Eğitim öğretim yılndan bu tarihe kadar da Dershanelerde Rehber Öğretmen olarak görev yapıyorum. Yaklaşık 9 yıldır Dershaneciyim.9 yıl boyunca birçok eğitime katıldım. MEB'in açtığı Rehberlik sertifika programını tamamladım. Yaratıcı Drama Eğitimi aldım. vs vs...Aldığım maaştan bahsetmiyorum bile çünkü devlette çalışan bir öğretmenin maaşının yanına bile yaklaşmıyor. Dershanede öğretmenlik yapan arkadaşlar çok iyi bilirler bir dershane öğretmeninin Cumartesi Pazar tatil yapma lüksü yoktur. Pazar günü tatil yapma lüksü ise sadece sevgili öğrencileri yaz tatiline girdiği zamandır. Pazartesi günü dinlenebileceği tek gündür.

       Geçen yılın niye daha yoğun olduğuna dönelim. Artık bu tempoya ayak uydurmakta zorlanan bendeniz bir gazla KPSS'ye girmeye karar verdi ve KPSS dershanesine yazılarak sınava hazırlandı.1 yıl boyunca iş çıkışında bir dershaneden diğerine koştu.Haftanın 4 günü evine akşam 10.00'da ulaşabildi. Tek tatil günü olan Pazartesi günü de akşam saatinde kursa gitmek zorunda kaldı. Canından çok sevdiği oğluşunu sadece akşamdan akşama günde 1 saatçik görebildi. Bu koşturmacada sınava nasıl hazırlandı diyeceksiniz? Gün içersinde yoğunluğun az olduğu çalışma zamanlarında elinden geldiğince bakmaya çalıştı. 7 temmuz 2012 tarihine kadar bu şekilde devam etti.(Sınav tarihi)

        Bukadar çabaya değdimi? Değmedi tabiki çünkü sınavdan 75 aldı. 75 puanı birçok branş için atanmaya yeterken benim bölümüm için çok zordu. YETMİYORDU. 85 ve üzeri almak gerekiyordu. Geçen sene seçim öncesinde Rehber öğretmen olarak atanma şansı verilen Felsefe Grubu Öğretmenlerine bu sene öyle bir hak tanınmamıştı.(PDR Mezunu arkadaşlar bu hakkın 3. öncelikle bize verilmesine şiddetle karşı çıksalar da ben bu işi hakkıyla yaptığımı düşünüyorum. Psikolojik danışmanlık kısmına hiç bir sözüm yoktur fakat Rehber Öğretmenlik konusunda kesinlikle bu düşüncelerine katılmıyorum.)

       Atanamayacağımı bile bile bu hafta tercih yapacağım. Bu yıl nasıl geçer bilmiyorum ama artık bişeyleri değiştirme zamanı geldi. Öncelikle canım oğlum için sonra ailemiz için farklı bir yola gireceğim kesin. Dershane hayatımın son yılını yaşamak istiyorum. Kendimi makine gibi hissediyorum. Sürekli yorgun ve uykusuzum. Umarım ileride bu yazıyı okurken "kendimi boşuna hırpalamışım boşuna üzülmüşüm oysa herşey ne kadar da güzel oldu" diyebilirim.